15 Temmuz 2013 Pazartesi

GEZİ PARKI MİMAR(SIZ)LIĞI | XXI Temmuz / Ağustos


AKTİF ÇAĞIN ÖZGÜR PAYLAŞIM ZEMİNİ

Olayların başladığı gün 31 Mayıs Cuma günü Bilgi Üniveristesi'nde yürütücülüğünü de yaptığım mimarlık bölümü birinci sınıf öğrencilerinin jürileri vardı. Tüm gün süren ve bütün bir dönemi kapsayan bu jürilerin benim için büyüleyici tarafı Gezi olaylarına çok ön plana çıkan genç jenerasyonun enerijisinin gözlemlenebilmesidir kuşkusuz. Bu yüzden olayların mimarlık ve kent kültürü açısından etklerinin yanı sıra içinde olduğumuz ve süratli bir biçimde dönüşen sosyal hayatın bunun öncü figürü olan genç kuşak ve kullandığı araçlarla nasıl şekillendiğidir. Olağanüstü büyüklükteki iletişim ağını görünür kılan sosyal medya araçları bloglardan başlayarak daha az karakterle ve sadece tek bir görsel ile evrimleşen bir yapıya dönüşüyor. Bu yapının ne kadar etkili olabileceğine dair ipuçlarını uzun süreden beri vermekteydi. Aktif Çağ olarak adlandırdığım ve özellikle son 10 yılda belirgin biçimde örneklerini gözlediğim dönüşüm aralığının bunu dönüştüren ve çok büyük ağırlığı 80-90 kuşağından olan ''yeni göçebe'' figürü bu araçları müthiş bir beceri ile kullanarak esnek , hızlı, adaptasyon yeteneği gelişmiş , etkin, aktif, paylaşımcı ve en önemlisi de hiyerarşik otoriter yapıyı pek de önemsemeyen kendi geliştirdiği değer yapısıyla bir model oluşturdu. Böyle bir yapının özellikle mimarlıkta ve tasarım alanında yapabileceklerinin potansiyeli sanırım anlaşılmış oldu. Yaratıcılığın baskı altında problem çözme yeteneğine dönüştüğü bilimsel olarak ispatlandı ancak problem çözme her ne kadar tasarımın bir bileşeni olsa da yaratıcı düşünmenin önünde de büyük bir engel olarak geçici , katı, duygusal ani karalarla alınmış çözümlerden öteye geçemeyen modeller sunmakta. Örneğin,  mizahı bir şekilde toplumun yaratıcılık ölçeği gibi görürüm ve aslında geçici olarak birkaç hafta içerisinde yaşadığımız bu görece özgürlük ortamı yaratıcılığın da o derece ortaya çıkabilmesine imkan tanıyabiliyor.  Büyük sosyal travmalarda bilincimiz geçici olarak tasarımın olağanüstü güç ve etkisi olduğunun farkındalığına açılıyor.Bu farkındalık sadece tasarımcı ve mimar açısından değil kenti yaşayan insanın da farkındalığı ki bu çok önemli bir etki. Her ne kadar süreç devam ediyor olsa da, bu durumun travmatik olmaktan çıkıp artık kendi doğası gereği baskıdan kurtulmuş bir geniş özgür paylaşım zeminine çekilmesi sosyal anlamda sürdürülebilir olması olabilecek iyi sonuçlardan birisi olacaktır.     Salih Küçüktuna / XXI Temmuz_Ağustos 

İnternet üzerinden ücretsiz okuyabileceğin dijital kopyana erişmek için tıkla!