AKTİF ÇAĞIN ÖZGÜR PAYLAŞIM ZEMİNİ
Olayların
başladığı gün 31 Mayıs Cuma günü Bilgi Üniveristesi'nde yürütücülüğünü de
yaptığım mimarlık bölümü birinci sınıf öğrencilerinin jürileri vardı. Tüm gün
süren ve bütün bir dönemi kapsayan bu jürilerin benim için büyüleyici tarafı
Gezi olaylarına çok ön plana çıkan genç jenerasyonun enerijisinin
gözlemlenebilmesidir kuşkusuz. Bu yüzden olayların mimarlık ve kent kültürü
açısından etklerinin yanı sıra içinde olduğumuz ve süratli bir biçimde dönüşen
sosyal hayatın bunun öncü figürü olan genç kuşak ve kullandığı araçlarla nasıl
şekillendiğidir. Olağanüstü büyüklükteki iletişim ağını görünür kılan sosyal
medya araçları bloglardan başlayarak daha az karakterle ve sadece tek bir
görsel ile evrimleşen bir yapıya dönüşüyor. Bu yapının ne kadar etkili olabileceğine
dair ipuçlarını uzun süreden beri vermekteydi. Aktif Çağ olarak adlandırdığım
ve özellikle son 10 yılda belirgin biçimde örneklerini gözlediğim dönüşüm
aralığının bunu dönüştüren ve çok büyük ağırlığı 80-90 kuşağından olan ''yeni
göçebe'' figürü bu araçları müthiş bir beceri ile kullanarak esnek , hızlı,
adaptasyon yeteneği gelişmiş , etkin, aktif, paylaşımcı ve en önemlisi de
hiyerarşik otoriter yapıyı pek de önemsemeyen kendi geliştirdiği değer
yapısıyla bir model oluşturdu. Böyle bir yapının özellikle mimarlıkta ve
tasarım alanında yapabileceklerinin potansiyeli sanırım anlaşılmış oldu.
Yaratıcılığın baskı altında problem çözme yeteneğine dönüştüğü bilimsel olarak
ispatlandı ancak problem çözme her ne kadar tasarımın bir bileşeni olsa da
yaratıcı düşünmenin önünde de büyük bir engel olarak geçici , katı, duygusal
ani karalarla alınmış çözümlerden öteye geçemeyen modeller sunmakta. Örneğin, mizahı bir şekilde toplumun yaratıcılık ölçeği
gibi görürüm ve aslında geçici olarak birkaç hafta içerisinde yaşadığımız bu
görece özgürlük ortamı yaratıcılığın da o derece ortaya çıkabilmesine imkan
tanıyabiliyor. Büyük sosyal travmalarda
bilincimiz geçici olarak tasarımın olağanüstü güç ve etkisi olduğunun
farkındalığına açılıyor.Bu farkındalık sadece tasarımcı ve mimar açısından
değil kenti yaşayan insanın da farkındalığı ki bu çok önemli bir etki. Her ne
kadar süreç devam ediyor olsa da, bu durumun travmatik olmaktan çıkıp artık
kendi doğası gereği baskıdan kurtulmuş bir geniş özgür paylaşım zeminine
çekilmesi sosyal anlamda sürdürülebilir olması olabilecek iyi sonuçlardan
birisi olacaktır. Salih Küçüktuna / XXI Temmuz_Ağustos
İnternet
üzerinden ücretsiz okuyabileceğin dijital kopyana erişmek için tıkla!