23 Ocak 2013 Çarşamba

METAMORFOZ | Bi'sürü Workshop 5-9 Şubat YTÜ



Metamorfoz atölyesi içerik metni;

Günümüzde hiçbir yapının kararlılığından bahsetmek mümkün değildir. Ayrılmalar ve kopmalar, birleşimler ve ilişkeilenmeler düzensiz ve bağlamsız varlığı açıklamak için kullanabildiğimiz fenomen:olaylardır.  Bu kararlılık arayışı modern toplumların indirgemeci ve egosantrik okuma ve kullanma alışkanlıklarının gereğidir. Post-modern dünya bu durumu farketmiş, ancak modernin zamansallığına kendini teslim etmiş ve yenik düşmüştür. Oysaki, çok katmanlı, multi-strukturel, akışkan ve kimi zaman adeta bir illuzyon olarak algılabilecek omnipresent yapıların var olabildiği bir dünyada “dönüşüm” ‘ün ve umutla beklenen “metamorfoz” ‘un yeri kaçınılmazdır.[1]

“Bir sistem eğer hayati problemlerini aşamayacak durumda ise bozulmaya ve parçalanmaya başlar ya da bir metasistemin[2] problemlerini ele almasına ihtiyaç duyar ve «metamorfoz» geçirir.
Bugün “dünya” sistemi yaşamsal problemlerine çözüm üretebilecek kapasiteye sahip degildir. Açlık, global ekonominin kontrol edilemez yapılanması, etnik ve dini çatışmalar, nükleer yapılanmanın yarattığı büyük tehditler ve biosfer'deki parçalanmalar bugün uygarlık savaşlarını tetikleyecek noktaya kadar ilerlemiştir.

Bütün bu süreçlerin hızlanışı ve katlanarak çoğalışını inanılmaz bir negatif feed-back’in zincirleme tepkimeleri ve bir sistemin geri dönüşsüz olarak parçalanması olarak görülmesi mümkündür.

Bu tip durumlarda muhtemel ve mümkun olan parçalanmadır. Umut edilen ve mümkün olabilecek olan  ise metamorfoz'dur.                                                                                                                         Nedir metamorfoz? Hayvanlar aleminde sayısız orneğini görebiliriz. Kristalid içine kapanan tırtıl,  kimi zaman bir «auto-destruction», kimi zaman bir «auto-reconstruction» olarak adlandirilabilecek yeni bir organizasyon ya da kelebeğe dönüşme süreci yaşar. Bu durumda yeni bir hayatın başlangıcı, belirli bir doygunluk noktasına gelen, meta-organizasyon yaratan ve aynı bileşenlerle yeni kaliteler ortaya çıkaran var olan bir fiziko-kimyasal organizasyonun metamorfozu olarak degerlendirilebilir.” [3]

Bu bakış açısıyla, dönüşümün bütün yapısal okumaların bağlamı olarak kabul edildiği ve metamorfozun umut ışığı olduğu bir dünyada, mimarlığın ve şehirlerin fenomen:olay/beden dönüşümü “workshop” çalışmasının ana ekseni olarak kabul edilecektir.  (Onur SAĞKAN, Ocak 2013)

Yürütücüler;
Emre BAŞOĞLU / Heykeltraş , Alper Derinboğaz / Y.Mimar , Salih KÜÇÜKTUNA / Mimar, Onur SAĞKAN / Y.Mimar ( soyadı harf sırasına göre)

Katılım için: www.bisuru.org


[1] “evrim” kelimesi özellikle tercih edilmemiştir. Kelimenin kullanımı engellenerek ilerleme propagandasından kopuş sağlanması  
    amaçlanmaktadır.
[2] Sistem kurallar bütünüdür.Bir organizasyonun olumlu sonuçlandırılması için zaman içinde elde edilen tecrübelerin birikimiyle oluşmuş bilgi kümelerinin ihtiyaç duyulan alanda kullanılmasıdır. Sisteme dayandırılmış her teori veya mühendislik kavramında esas olan, sistem hakkında özelliklerin aksiyomatik anlamda dile getirilmesidir; bundan meta-ontoloji, meta sistem ve meta-teoriler ortaya çıkar. Sistem, aralarindaki iliskiler bulunan ve belli bir amaci gerceklestirmek uzere biraraya getirilmis elemanlardan olusan bir butun seklinde tanimlanir. Her sistem daha buyuk baska bir sistemin parcasidir.cf. vikipedia.org
[3] Morin Edgar, Eloge de la métamorphose , le monde | 09.01.10 

15 Ocak 2013 Salı

Bilgi Mimarlık 'Basic Design' 2012 / 2013 Final Jürisi

 10 Ocak 2013 tarihinde gerçekleşen Bilgi Mimarlık  Basic Design 2012 / 2013 Güz yarıyılı final jürisi  Doç.Dr. Şebnem Yalınay Çinici'nin konuk jüri üyelerine ve öğrencilere dönemin özetini, stüdyonun odaklandığı konuları , sürecin nasıl işlediğini , içeriğin nasıl oluşturulduğunu ve final çalışmalarının hangi ilkeler doğrultusunda gelişip sonuçlandığını anlattığı sunuş konuşması ile başladı. Jürinin ilk bölümü bütün grupların, öğrencilerin ve jüri üyelerinin katılımı ile her gruptan bir öğrencinin farklı yaklaşım ile gerçekleşmiş çalışmalarının ortak değerlendirmesi ile devam etti. Hesaplama tabanlı tasarım eğitiminin bu erken döneminin bir final çalışması niteliğindeki ''Tube of Frames'' aslında sınırlandırılmış bir hacim içerisinde bir bütüncül geometrinin alt parçalarının kontrollü ve kurallı bir sistematik içerisinde çok çeşitli olasılıklar ile bir araya gelerek zengin bir çeşitlilik içeren çalışmalara dönüşmesi aşamalarını kapsar . Öğrencilerin tasarım becerileri, karşılaşabilecekleri tasarim problemlerini çözme konusundaki yeteneklerini geliştirmek üzere  farklı üst başlıklarla tanımlanmış problemlerin; esnek, adaptasyon yeteneği yüksek, tasarımcı tarafından kontrol edilebilen ve parametreler üzerinden dönüşebilen 2 boyutlu ve 3 boyutlu çalışmaları ile bütün dönemi kapsayan süreçteki egzersizlerle geliştirilir. Egzersizlerin deneysel özellikte olması her seferinde ve her tasarımcının farklı sonuçlar elde etmesine olanak sağlaması açısından ilgi çekicidir.
Jürinin değerlendirmeleri zaman zaman çok zengin içerikli ve cesaretlendirici olmakla birlikte zaman zaman da hararetli tartışmalar şeklinde ve öğrencilerin çok yerinde ve ilginç soruları ile şekillenerek devam etti. Jürinin kendi içerisinde ve öğrencilerle birlikte yaptığı tartışmalar aslında kalabalık jürilerin sadece çalışmalar üzerinde odaklı kritik vermekten çok düşünce paylaşımının önemi yeni fikirlerin tartışılmasına bir fırsat sunması ve paylaşılması anlamında önemli. Çünkü zaman zaman sonuç ürünler üzerinden süreç gözardı edilerek yukarıdan bir bakışla yapılan jüri değerlendirmeleri süreç odaklı değil sonuç odaklı eğitim sisteminin önemli bir eksiğidir diye düşünüyorum. Sanıyorum gelişim odaklı bakış açısı eleştiri kavramının pozitif anlamı yerleştikçe  daha iyi sonuçlar verecektir ve sürecin önemi üzerine içeriği geliştiren bir katkı sağlayacaktır. 
öğrencilerin sunumlarından örnekler
öğrencilerin sunumlarından örnekler
 öğrencilerin sunumlarından örnekler
öğrencilerin sunumlarından örnekler
öğrencilerin sunumlarından örnekler 
öğrencilerin sunumlarından örnekler 

14 Ocak 2013 Pazartesi

Dönüşüm Atölyesi Şubat 4-9 | 2013

''TEKDÜZELİKTEN UZAK, DÜŞÜNEN, ALTERNATİFİ SORGULAYAN Bİ'SÜRÜ'' ekibinin  4-9 Şubat 2013 tarihleri arasında da Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi koridorlarında düzenleyeceği Dönüşüm temalı atölyelerin duyurusu yapıldı bu heyecanlı atölyelere siz de katılmak istiyorsanız aşağıda ekibin atölye ile ilgili mesajı ve detaylar için link üzerine tıklayınız, 








"Merhaba,
Bi’sürü olarak, 4-9 Şubat 2013 tarihleri arasında da Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi koridorlarında olmayı planlıyoruz. Şubat 2012'de gerçekleştirdiğimiz "Zıvanadan Çık" isimli etkinlikte olan biten her şeye buradan adresinden ulaşabilirsiniz. Bu seneki temamızı, bir Salı Buluşması’ndan* aldığımız ilham ve heyecanla Dönüşüm olarak belirledik. Dönüşümün, sayısız farklı şekilde anlaşılabilecek ve anlatılabilecek bir tema olduğunun farkındayız, heyecanımızın sebeplerinden biri de bu. Farklı disiplinlerde birçok atölyenin yürütüleceği bu etkinlikte, bir atölye yürütmek isteyenlerin, 18 Ocak 2013’e kadar atölye kurgusunu anlatan bir afiş ve kısa bir metinle bisuru@bisuru.org adresine başvurmalarını bekliyoruz."

11 Ocak 2013 Cuma

Rem Koolhaas | 2014 Venedik Mimarlık Bienali





Photo:Salih Küçüktuna , Punta della Dogana, Venice 2012 

Rem Koolhaas'ın beklendiği gibi 2014 Venedik Mimarlık Bienali'nin küratörü olduğu resmen açıklandı . Koolhaas kısa bir açıklama ile bu durumun mimarlığın temel unsurlarına yeniden bakmak ve mimarlık alanında keşfedilebilecek yenilikler için bir fırsat olduğunu vurguladı. geçtigimiz Venedik Mimarlık Bienali üzerine yapılan tartışmalara girmeyeceğim ancak bienalin derin etkiler bırakmadığı da bir gerçek olarak kayıt edilmiş oldu.
Peki Rem Koolhaas'ın iki cümlelik açiklamasindaki acaba ilgi çekici olabilecek fikirler ne olabilirdi ?
Son döneminde OMA'nin kırsal(countryside) üzerine yoğunlaştığını biliyoruz. Aslında 2012 yılında aldığı Charles Jencks ödülü konuşmasında bir detay olarak Time dergisinin mimarları hangi yıllarda kapak yaptığı ile ilgili bölüm ilgi çekiciydi. 40'lar 50'ler en popüler olduğu dönem olan 60' lar ve en son kapak Philip Johnson ile 1979 , yani aslında mimarlık günümüzde o kadar da popüler bir çağ yaşamıyor. Bu konu ile konuşmasının sonuç bölümündeki kırsal alanlar üzerine yoğunlaşan çalişmaları ve Bienal'in özet açiklamasi arasinda ilk bakışta görünmeyen bir bağlantı olduğunu düşünüyorum. Kırsalın potansiyelleri üzerine örneklemeler yaparak dünya üzerindeki karasal alanlardaki şehirlerin ayak izinin aslinda kırsal alana oranla %2 gibi küçük bir alanı kapladığından başlayarak bu alanlarin modernizasyonun son aşamalarını yaşadığını ve aslinda 'doğasının' yok olmakta olduğunu, burada yaşayan insanların metaforik anlamıyla yine yok olmakta olduğunu ancak bu alanlara yakından bakıldığında önemli ve yeni bir mimarlık fikri bulunabileceğini söylemekte.Üstelik bu alanlardaki mimarlığın da mimar ürünü olmadığı anonim(man-made karşılığı olarak) olduğu da bir tespit. Yani tersten okuduğumuz zaman; yeni bir mimarlık fikrine ihtiyaç olduğunu, şehirlere odaklanan bir perspektif üzerinden değil potansiyelleri olan bir kırsalda (countryside) dönüştürülebilecek bir fikir olabileceğinden ve hepsinden önemlisi bütün bu kayboluşlarla birlikte sonunda mimarlığın kaybolacağı endişesiyle "mimarlığın temel unsurlarının" taze bir bakışla yeniden düşünülmesi gerektiğinden  bahsetti diye düşünüyorum. Bu yeniden düşünme fikri bugün degil en azından geçtiğimiz on yıl içerisinden başlayarak satır aralarinda da olsa çok önemli mimarların, teorisyenlerin, akademisyenlerin ve mimarlıkla ilişkili disiplinlerdeki kişilerin zaman zaman dile getirdiği bir konu.  Bugün mimarlığı körü körüne severek ve ona büyük anlamlar yükleyerek veya geçmişe dönük derin köklerine bağlanarak korumacı ve tutucu bir bakış geliştirmektense  yeni bir mimarlık fikri geliştirerek o kökleri beslemek gerektiğini düşünüyorum. Eğer sezgilerimde yanılmıyorsam bir sonraki bienal bu konu üzerine yoğunlaşacak.Rem Koolhaas'ın güncel fikirlerini anlattiği birkaç video'yu paylaştım. 



9 Ocak 2013 Çarşamba

GARDENS BY THE BAY

2012 Ekim ayında Singapur'da gerçekleşen Dünya Mimarlık Festivali'nin (WAF) benim için kuşkusuz en heyecan veren kısmı festivalden kısa bir süre önce tamamlanan WAF'da yılın projesi seçilen , Wilkinson Eyre Architects'in tasarladığı Gardens by the Bay projesiydi.  Projenin sadece mimarlık alanında değil çevre, şehircilik, sosyal ve kültürel alanlarda yarattığı ve yaratacağı olumlu etkinin, projelendirilmekte olan şehircilik ve mimarlık ürünlerine yansıyacağı umudunu taşıyorum. projenin gerçekleştiği iklim ve coğrafyanın ilk bakışta avantajları olduğunu düşünmek yanlış olmaz ancak projenin temellerini oluşturan ana fikirlerin global anlamda uyarlanabilmesi de zaten işin en önemli aşaması.
Mimari projelerin ''anlatılmaları'' gerektiği konusunda her zaman şüphelerim olmuştur. Gardens Bay the Bay projesi'de işte tam bu özelliğiyle anlatılmasından çok imkanlar ölçüsünde görülmesi , deneyimlenmesi gereken önemli bir örnek. Aslında bir mimari proje olmanın ötesinde bir park ve şehircilik projesi ve içerisinde bolca mimari unsur da barındırmakta. Arch Daily İngiltere'nin en önemli peyzaj mimarı (landscape architect) Andrew Grant ile bir söyleşi yaptı. Andrew Grant profesyonel pratiğinde mimarlık ve doğa arasındaki bulanık(blurry) sınırlar üzerine yoğunlaşarak farklı ölçeklerde sürdürülebilir, inovatif tasarımlar üzerine çalışıyor. Gardens by the Bay projesi de yoğunlaştığı alanlar üzerine düşündüğümüzde doğa ve mimarlık arasındaki alanda duran neredeyse mükemmel bir örnek olarak karşımıza çıkıyor.  
Proje üzerine söylenecek çok söz ve yazılabilecek sayfalarca yazı var ancak, belki de küçük bir merak uyandırarak singapur yakınlarındaki destinasyonlarınızda günlük bir durak olarak seyahat planlarınıza ekleyebilirsiniz. Arch Daily'nin yaptığı şöyleşi videosu ve Grant ile yapılan gezinin videosu ile kendi çektiğim fotoğrafları paylaştım. 






AD Interviews: Andrew Grant from ArchDaily on Vimeo.






A walk round Gardens by the Bay with Grant Associates from Grant Associates on Vimeo.