21 Ekim 2009 Çarşamba

JULIEN DE SMEDT KONFERANSI | 22 Ekim 2009, Perşembe YEM

Tarih : 22 Ekim 2009, Perşembe

Yer : Yapı-Endüstri Merkezi, Fulya/İstanbul2009

Hollanda Maaskant “Genç Mimar Ödülü”Sahibi Julien De Smedt Hakkında

3 Aralık 1975 Brüksel doğumlu Julien De Smedt Fransız sanat düşkünü Jacques Leobold ve Belçikalı sanatçı Jacques Léobold ve Belçikalı sanatçı Claude De Smedt’in çocuğudur. Brüksel’de St Luc, La Cambre, Sint Lukas, Paris’te Belleville ve Los Angeles’te Sci-Arc’ta öğrenim gördükten sonra, 2000 yılında Londra Barlett Mimarlık Okulu’ndan mezun oldu. 1997- 1998 ve 2000- 2001 yılları arasında OMA, Rotterdam’da çalıştı. 2001’de PLOT ofisinin kurucularından biri oldu. Çalışmaları Kopenhag, Toronto, Paris, New York ve Sao Paulo gibi pek çok yerde sergilenmiş olan Julien De Smedt Kopenhag’da ve Brüksel’de yaşamaktadır. JDS’nin “PIXL TO XL” adlı ilk monografisi Aralık 2007’de Damdi Yayıncılık tarafından yayınlanmıştır.

TASARIM EGZERSIZLERI TE 03 DESIGN EXCERCISES TE 03


Önemli Not: Bu egzersiz STUDYO 5 Tasarım Egzersizleri Serisinin üçüncü Stüdyo çalışmasıdır, içerik baskaları tarafından izinsiz kullanılabilir, dağıtılabilir, çoğaltılabilir

14 Ekim 2009 Çarşamba

Tardigrada Botanica (2009) Jaroslaw Kozakiewicz

This project provides for the creation of a botanical garden on the sire of a former waste dump near the village of Tumanek, Wyszków area, central Poland. The concept stems from the general issue, long explored by Kozakiewicz, of man’s relationships with his environment and the idea of revitalising degraded (in the broadest sense of the word) spaces and areas. The site of the waste dump, which was created in the late 1960s, would thus be returned to the environment and to man by means of creating here a unique tropical park. Moreover, the now disused waste dump – the effect of man’s anti-ecological activities –would become a ‘host’for the projected garden, the biogases emitted by it used to heat the park’s facilities. The garden, where tropical plants would be grown, would also have scientific, didactic, popularising and leisure functions. Jobs would be created for the inhabitants of Tumanek, Lucynów, Rybienko and other villages in the area. The main part of the project is a structure whose form has been inspired by the bodily shape of an invertebrate called the water bear (Tardigrade). It is a dome consisting of several thousand semi-transparent ETFE-plastic triangles that are moisture- and air-permeable. The 40 metre-tall structure is built on the plane of an almost exact ellipsis, its longer diameter some 140 metres long. Inside the structure, a humid biome of a surface of approximately 1 hectare would be created. The water bear is not a random element here –to the contrary, the microscopic invertebrate’s presence is actually symbolic and of crucial significance for the whole concept. The Tardigrade is the most resilient of all living creatures known to man (in a state of suspended animation called cryptobiosis it can survive temperatures ranging from –°C, withstand radiation 1,000 stronger than any other animal, it can also survive over 10 years without water, and even survive in the cosmic vacuum), so it can symbolise the power of natural processes, as opposed to the environment-degrading activities of man.

construction: Sebastian Szafarczyk, visualisation: Piotr Twardo

Water bears (Tardigradae) –a phylum of microscopic, segmented animals with eight legs that occur over the entire world, from the high Himalayas to the deep sea and from the polar regions to the equator. At last 700 Tardigrade species have been identified. They are 0.05-1.2 mm in length, and have a body with four segments (not counting the head), four pairs of legs without joints, and feet with claws or toes. The cuticle contains chitin and is moulted. They are transparent, colourless, and most are phytophagous (plant eaters) or bacteriophagous, but some are predatory. Although some species are parthenogenetic, males and females are usually present, each with a single gonad. Some Tardigrade species have as many as about 40,000 cells in each adult’s body, others have far fewer.









Geometry of Inside (2005) Jaroslaw Kozakiewicz

In collaboration with Akademie Schloss Solitude in Stuttgart


Geometry of the Inside is the project of a metropolitan cinema. The building could be located nearby the Zacheta Gallery, the National Theatre, and the Metropolitan office building, fitting the architectural and cultural context of the Pilsudski Square. The shape of the building has been derived from an over 8 hour-long recording of the involuntary movements of a sleeping young woman. Her bodily movements were recorded by a computer and transformed into interweaving lines – the image of the attractor. In physics, the attractor is a ‘set of physical properties towards which a system tends to evolve regardless of the starting conditions of the system.’ The term, originally used in the theory of dynamic systems, has also proved useful in sociology and ecology. In Kozakiewicz’s project, the attractor describes the movements of the sleeping figure, plotted with lines drawn from the woman’s bodily orifices. The grid so obtained has been transformed into an irregular, sculptural figure that, properly enlarged, becomes an architectural form. Geometry of the Inside explores the, seemingly untranslatable to the language of architecture, phenomena of movement and change. The building’s walls will be semi-transparent to make it possible to project images directly on them, both inside and outside, erasing the division between the private (inside) and public (outside). The continuity of the private (dream) and public (reality) spheres is already present at the project’s preparatory stage. By employing outer-wall screens, the object engages accidental passers-by who at any moment can become viewers of a projection. The use of walls as screens also means that the building’s shape has not been determined once and for all; the projected images will co-determine the building’s appearance and make it unique. Geometry of the Inside isn’t a static figure but a changeable form shaped by visual information.
Lidia Klein






Jaroslaw Kozakiewicz | SATOPTICON

13 EKİM TARİHİNDE İSTANBUL MODERN DE BİRLİKTE İZLEDİĞİMİZ VİDEO






Jaroslaw Kozakiewicz | TRANSFER Video







11 Ekim 2009 Pazar

SARKIS SİTE SERGİSİ 11 Eylül 2009-10 Ocak 2010 İstanbul Modern Sanat Müzesi


I love my Lulu | Lulu'mu seviyorum. Vücudu Alban Berg'in Lulu operasının bandıyla kaplı bir sokak kadını Lulu.Kendi vücudundaki müziği dinleyen bir heykel bu, vücutta dolaşan kan gibi
Sarkis | Site 11 Eylül 2009-10 Ocak 2010

Stüdyo 5 İstanbul Modern Buluşması 13 Ekim Salı 14.00

TASARIM EGZERSIZLERI TE 02 | DESIGN EXCERCISES TE 02

Önemli Not: Bu egzersiz STUDYO 5 Tasarım Egzersizleri Serisinin ilk Stüdyo çalışmasıdır, içerik baskaları tarafından izinsiz kullanılabilir, dağıtılabilir, çoğaltılabilir

8 Ekim 2009 Perşembe

TASARIM EGZERSIZLERI TE 01 | DESIGN EXCERCISES TE 01

Önemli Not: Bu egzersiz STUDYO 5 Tasarım Egzersizleri Serisinin ilk Stüdyo çalışmasıdır, içerik baskaları tarafından izinsiz kullanılabilir, dağıtılabilir, çoğaltılabilir.

4 Ekim 2009 Pazar

EmBedded EmBodied Adaptive | Architecture + Computation




Self-organising Room Layout using Kohonen Neural Network & 3d Voronoi Diagrams | Eva Friedrich


OPTIMIZED PATH | OPTIMIZE YOL

90’ların basında Frei Otto ve Hafif Strüktürler Enstitüsü’ndeki takımı “optimize yol sistemi” isimli bir çalışma yaptılar, Gaudi’nin Sagrada Familia’da kullandığı analojik zincir modelleme tekniği. Frei Otto da Gaudi de malzeme sistemlerini, biçim hesaplaması yapmak için deneyimlemişti.Bu malzeme deneylerinin her biri, çeşitli iç etkileşimlerin sonucu olarak belirli bir şekil, doku veya form oluşturacak şekilde tasarlandı. Makinelerin büyük kısmı, dönüşümgüçlerini geliştirebilen malzemelerden oluşmaktaydı. Otto’nun yün iplik makinası, şehir desenlerini ve dallanma sistemlerini hesaplardı. Bunlar, yolları birleştirme, çatallaştırma ve paylaşım geometrilerini ekonomize eden benzer vektör sistemlerdi.Yün-su tekniği ise, çizgilerin yün iplikler olduğu ve belirli miktarda fazla uzunlukta iplikle düzenlenmiş bir “çizgiden yüzeye geçiş” tekniğidir. Bütün sistem su içine sokuldugu anda, çizgiler birleşmeye ve çizgi kesişimlerine yakın delikler bir form oluşturmaya başlar. Aslında olan, karmaşık çizgilerin ekonomize edilmesi, fazlalıkların gruplanması ve organizasyonudur. Sistem kuruduğunda gözlemlenen, çizgilerin bir ızgara form yerine birden ortaya çıkmış ve kendi kendine organize olmuş bir düzendir. Bazı örneklerde, daha büyük deliklerin yanındaki çizgiler daha kalın bir çizgi oluşturacak şekilde yapışmış, bazılarında ise küçük ölçekte ince çizgilerin oluşturduğu ağ daha yüzey benzeri birşeye dönüşmüştür.Bu malzemenin benzer performansları, dijital şaç simülasyonu aracılığıyla daha ileri derecede incelenmiştir.Yün iplik sistemin davranışları, şaç davranışları üzerine, dinamik parametreler davranışı olarak dönüştürülmüştür. Bu esnek saç telleri, çeşitli parametreler, sınırlamalar ve statik güçlere uygun olarak en yakın komşu saç telleri ile karışır. Sistem, bir seri algoritma tekrarının uygulanmasından sonra, sonunda stabil duruma geçer.

Bütün bu teknikler, tamamen sistematiktir, bütün özellikler simultane olarak biçimlenir.Sistem herşeyi hesaplar, dolu ve boş, aynı anda, bir diğerinin formasyonuna bağlı olarak yerleşen binlerce tekrar yardımıyla ve aynı süreçte. En sonunda, sıra ve form üretilir.

Yapı çizgileri, birleşen ve birlikte bir belirli bir form oluşturan esnek saç telleri gibi davranır ve tabandan başlayan karmaşık ve esnek olmayan bir sürece dönüşür. Bu demek oluyor ki, bahsi geçen hesaplama teknikleri –analog yada dijital- sadece strüktürel değil, üst düzey organize formların hesaplanması için de kullanılabilir. Çeviri: Ayber Gülfer

Antonio Gaudi, Chain Modelling




Life & Works of Frei Otto